Yeşilyurt

YEŞİLYURT KÖYÜ

 

Gazipaşa merkezine 25 kilometre uzaklıkta bulunan Yeşilyurt Köyü, isminden de anlaşılacağı gibi yeşillikler içinde Toros Dağları'nın arasında kurulmuş bir yerleşim yeridir. Köyün nüfusu 353, hane sayısı 160'dır.
Denizden yüksekliği 900 metreyi aşmaktadır. Kuzeyi Kaş Dağları, güneyi Sarp Konum Dağları, doğusu Asar ve batısı Çörüş Tepesi Dağları ile çevrilidir. Düz alan yok denecek kadar azdır ancak küçük düzlükler mevcuttur. Burada Akdeniz ikliminin tüm özellikleri görülür.
Bu yüzden yüksek dağ tepeleri hariç diğer yerleri ormanlarla kaplıdır. Yüksek dağların eteğinde katran ve ladin ağaçları oldukça yoğundur. Köyün batısından Okkabükü Deresi, doğusunda Baklabükü Deresi ve ortasından da Köprübaşı Deresi geçer. İnsanları iç içe yaşayan bu köyde, hemen hemen herkes birbirine akrabadır.
Merkez Mahalle, Tamaslar Mahallesi, Değirmendere Mahallesi, Hasılcık Mahallesi, Sarıcavur Mahallesi ve Köprübaşı Mahallesi olmak üzere köyün 6 mahallesi bulunuyor.

KÖYÜN İLK ADI ÇÖRÜŞ

Köyün daha önceki adı Çörüş'tür. 1 Ağustos 1994 yılında muhtar Mustafa Ateş'in girişimleri sonucunda köyde yeşilliğin çok olmasından dolayı adı "Yeşilyurt" olarak değiştirilmiştir. Daha sonra Dere, Karakuz ve Çörüş mahalleleri, köyün isminin değiştirilmesine karşı çıkmışlardır. Bu üç mahalle müracaatta bulunarak, köyün adının tekrar Çörüş Köyü olarak kalmasını istemişler ve müracaatları kabul edilerek, bu mahalleler Yeşilyurt'tan ayrılmıştır.
Dere, Karakuz ve Çörüş Mahallesi birleşerek muhtar ve azaları seçmişlerdir. Böylece Kadavgar Mahallesi, Yeşilyurt adı ile ayrı bir köy haline gelmiştir.

İLK ÖĞRETMEN ALİ YILMAZ

Ekonomik problemlerden dolayı şehre çok göç fazladır. 1945'te ilkokulu açılmış ve okulun ilk açıldığı yıl 62 öğrencisi vardır. Köyde ilk görev yapan öğretmen Yakup Yılmaz'ın babası Ali Yılmaz, ölmeden önce vasiyet etmiş ve oğlu Yakup Yılmaz köye çeşme yaptırmıştır. Okur yazar oranı yüksektir ve önemli mevkilerde köyden memurlar vardır. Köprübaşı Mahallesi'nde 4 evden 13 öğretmen çıktığı bilinmektedir. 1 okul, 1 cami vardır. Öğrenciler taşımalı eğitimle çarşı merkezinde eğitimlerini sürdürmektedirler. Köy halkının büyük çoğunluğu tarımla uğraşmaktadırlar. Hayvancılık eskiye oranla azalsa da hala hayvancılıkla uğraşan insanlar vardır. Köyde en çok nar ve fıstık yetiştirilmektedir.

KÖYE İLK YERLEŞENLER

Köye ilk yerleşenler 4 ailedir. Bunlardan biri Hasan Kahya'dır (Günümüzde soyadları Yılmaz ve Bahçe olanlar). Daha sonra köye Hacı Efendi yerleşmiştir (Soyadları Şahin olanlar). Köye üçüncü olarak Boz Ali yerleşmiştir (Soyadları Gürbüz, Gülcan ve Erdoğan olanlar). Daha sonra da Molla Yusuf yerleşmiştir (Belen ve Aslan soyadlı olanlar).

YAKUP YILMAZ'IN GÜNLÜĞÜNDEN BİR ANI

Yakup Yılmaz'ın günlüğünden, Hacı Efendi oğullarından Süleyman Şahin anlatıyor:
"Derebeylik devrinde Çörüş çok büyük bir köydü. Armut Alanı meydanında 300 atlı cirit oyununa çıkar, birinciliği alan at ve at sahiplerine birincilik madalyası verilirdi. Bu madalya, gelecek cirit oyununa kadar o adamda kalır, eğer birinciliği tekrar alırsa madalya ona teslim edilirdi. Alamazsa ise madalya birinciliği alana teslim edilirdi. Üst üste 3 defa birincilik alan atlılara ayrıca mükafat olarak para verilirdi. Bu güzelim köye büyük bir hastalık geldi. O zaman doktor olmadığından bu hastalık önlenemedi. Köyün nüfusu kırıldı, geriye pek az kimseler kaldı. Dedelerimiz etrafta yerleşmeye müsait bir yer bulabilmek için o yana bu yana geziler ve araştırmalar yaptılar. Benim dedemin dedesi olan Hacı Kerim de bunların arasındaydı.
Hacı Kerim gezdi dolaştı, en çok bugünkü okulun bulunduğu Kadavgar Mahallesi'ni beğendi. O zamanlar burası ormanlık ve tenha bir yerdi. Burada iki gün kaldı, her tarafı inceden inceye gezdi, su, hava ve arazi vaziyetlerini elverişli buldu ve buraya yerleşti. Önceleri basit bir ev yaptı ve sonraları işi çok ilerletti. Hacı Kerim'in 7 tane oğlu vardı. En büyüğü Hasan, onun küçüğü Mustafa idi. Köyden 2 kilometre uzaklıkta bulunan Köprübaşı Deresi'nin suyunu 7 senede bugünkü köyün olduğu mevkiiye getirdiler. Su gelince her tarafta bağ ve bahçeler yetiştirdiler. Şimdiki gibi o zamanlarda da Kaş Dağları'na çıkıp yaylamak adettendi."

BİR SEVGİLİ ÖRNEĞİ

"Güz mevsimi gelince herkes sürüsünü bir çobana teslim edip, ailesini alarak kendisi sahile dönerdi. Hasan'ın Cennet isminde bir kızı vardı. Cennet'i çoban Ahmet'le nişanlamıştı. Artık yine güz gelmiş, herkes sürüsünü yaylada çobana bırakarak sahile inmişti. Hasan'ın sürüsünü Ahmet otlatıyordu. Ahmet bu sürüyü 7 sene otlatırsa Cennet'le evlenecekti. Bunu yapamazsa emeği boşuna gidecekti. Bu sırada Hacı Kerimler ile Civlerli aşiretinin arası açıldı.  Bu aşiretten 12 yola çıktılar. Amaçları Hacı Kerim sülalesine baskın yapıp, ellerinde bulunan deve ve koyunları yağma etmekti. Köye yaklaşınca adamların yarısı yayladaki koyun sürülerinin yanına, yarısı sahildeki develerin yanına ayrıldılar. Yaylaya gidenler sürüye yaklaşınca çoban köpeği üzerlerine saldırdı, köpeği bir kurşun atarak vurdular. Çoban Ahmet'i kırmızı bağcık (ip) ile sımsıkı bağladılar. Artık Ahmet için yaşama ümidi kalmamıştı. Bu hadisenin yaşandığı yerden sahildeki ev görülmekteydi. Ahmet iyice baktı baktı, bir de ne görsün; sevgilisi Cennet, elinde su kapları su doldurmaya gidiyor."

SEVGİLİYE KAVALLI SÖZLER

Derdi derinleşti, yanındaki eşkıyalara; "Ağalar şu son günümde müsaade etseniz de şu kavalımı bir defa çalsam ne olur!" dedi. Onlar da Ahmet'in yalvarmasına dayanamayarak kollarını çözdüler. Ahmet kavalını eline alarak sevgilisine şu sözleri söyledi:
"Kara köpek kan kustu
Kızıl bağcık kol biçti
Çobanı bağladılar
Köpeği vurdular
Koyunu sürdüler
Dolanın kuru köprüye."

MOLLA HASAN'IN ÖLÜMÜ

"Bu sözleri duyan Cennet, derhal eve dönerek çobanın kaval ile çaldığı türküyü haber verdi. Hacı Kerimler sülalesi silahlanarak yola çıktılar. Bugünkü Dede Kayası'na vardıkları zaman önlerinden deve izlerini geçtiğini gördüler, koşmaya başladılar. Bir de baktılar ki, Civlerli aşiretinden birkaç kişi develeri sürmüş kaçıyorlardı. Hemen sipere yatıp, 'kıpırdamayın' dediler. Civlerliler de biz yaptığımızdan pişman olduk, 'arada bir olmuş kolmuş mu var gelin konuşalım' dediler. Bu sözlere aldanan Molla Hasan siperden doğrularak Civlerlilerin yanına gitmek istedi. Hasan'ın siperden çıkmasını fırsat bilen Civlerliler, bir kurşun atarak Hasan'ı karnından yaraladılar. Hasan da tüfeğini Civlerliden birine nişan alarak ateş etti ve birini yaraladı. Civlerliler yaralanan arkadaşlarını alarak kaçtılar. Aradan zaman geçti, Molla Hasan öldü. Bunu duyan Civlerlideki yaralı da 'ne de olsa beni de öldürürler' diye korkusundan o da öldü.
Hacı Kerim'in diğer oğulları da ölünce geriye 4 oğlu kaldı. Onlar da Hasan Kahya, Hacı Efendi, Boz Ali ve Molla Yusuf idiler. Bu dört sülalenin nesilleri zamanımıza kadar süregelmişler ve köyün belkemiğini oluşturmuşlardır."

 

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam47
Toplam Ziyaret93913